Elazığlı Sanatçı Harun Taşdemir

‘KEŞKE SANATÇI OLMASAYDIM’
Sanatıyla dünyada eşsiz, yaptıklarıyla hayret uyandıran, ince ruhlu, asil duygular yüklü, şahsına münhasır dev bir sanatçı Harun TAŞDEMİR. Bakır Rölyef sanatçısı olan Harun TAŞDEMİR bu sanatı Türkiye’de icra eden tek sanatkar olmakla birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Bakır Rölyef sanatçısı olarak tescillenmiş.

Kendileri Elazığ doğumlu.İlk ve ortaöğretimini Elazığ’da tamamlayan TAŞDEMİR, Diyarbakır Erkek Öğretmen Lisesinden mezun olmuş. Sanatsal çalışmalarına çocukluk yıllarında başladığını belirten üstad, küçüklüğünde oyuncaklarını eline geçen teneke parçalarıyla ve değişik materyallerle yaptığını anlatıyor. Öğretmeni İlhan MÜFTÜOĞLU kendisinin sanatsal zekasını keşfediyor ve kesinlikle bu yetenekle güzel sanatlara gitmesi gerektiği yönünde tavsiyelerde bulunuyor. Ancak o dönemde öğretmen lisesi çıkışlıları güzel sanatlara almadıklarından Gazi Eğitim Enstitüsü, Resim bölümüne başvuruda bulunmuş. Hocaları yaptığı çalışmalarla hiç endişen olmasın bu sanatsal becerinle kesinlikle alınacaksın diyerek cesaret vermişler. 1500 kişi içerisinden 45 kişiyi kabul eden Enstitü başarılı ve sıradışı çalışmalarına rağmen Sanatçı Harun TAŞDEMİR Beyefendiyi kabul etmemiş. Alımlarda müthiş bir torpil olduğunu, hakkaniyetsiz bir alım yapıldığını anlatan TAŞDEMİR bu olayın ardından hayal kırıklığı içerisinde sanata küsmüş ve 14 sene boyunca eline kalem, fırça almamış. Bilahare eziyeti kendine yaptığını anlamış ve nihayetinde tekrar çalışmalarına başlamış.

Bakır rölyef sanatıyla ise tanışması gerçekten bir mucize gibi. Sanata vermiş olduğu emeğin karşılığını kendi bulduğu teknik ve yöntemlerle yeni bir sanat dalı oluşturmasıyla şekillenmiş. Günlerden bir gün bir bakır parçası bulduğunu, bu bakıra Atatürk’ün kalpaklı bir fotoğrafını çizdiğini ve tersinden dövmeye başladığını anlatıyor. Sonrasında ise hayretini gizleyemediğini ve resmin aynının bakır levhaya işlendiğini belirten sanatçı o çalışmanın verdiği cesaret kendisini daha büyük işler yapmaya şevketmiş ve o dönemden beri yaklaşık 45 yıldır bakır rölyef sanatıyla hemhal olduğundan bahsediyor. Şu anda da 15 metrekarelik atölyesinde mükemmeliyetin doruğuna ulaşmış sanatsal çalışmalarına devam ediyor.

Bakır rölyef sanatıyla hemhal olmasında resim yeteneğinin yattığını belirten sanatkar, daha evvelden bu tekniklerle bir kabartma usulü olmadığını anlatıyor. Bakır işlemeciliğinde benzetmeyi kazıma şeklinde, kimi yerlerde ise titreşimli kalemlerle yapılıyormuş. Sanatçı Harun TAŞDEMİR ise resmi önce bakır üzerine muhtelif materyaller ile çiziyor sonrasında da tersinden çekiç ile döverek kabartıyor.

Harika bir sanat dalı olan ve bu sanatın tek temsilcisi bugün hala bu sanatı icra ederken maalesef birini yetiştirememiş. Bu şekilde herhangi bir önlem alınmazsa Harun TAŞDEMİR ile bu sanatın yok olacağı acı bir gerçek. Bakır rölyef sanatını öğrenmek isteyen birçok kişi olmakla birlikte kendisinin de bu sanatı öğretmeyi çok istediğini gördük. Ancak imkanların çok kısıtlı olduğunu ve 15 metrekarelik atölyesinde kendisi bile zor çalışırken çırak yetiştirmesi mümkün değil. Bu konuda çok kez yetkililerden yardım istemiş ancak o denli muzdarip olmuş ki yetkililerin gözü kör kulağı sağır bu konuda diyor. Ayrıca sanatkâr yalnızca bakır rölyef değil bunun dışında vitray sanatı, ahşap oymacısı, sedefkar, müzik aletleri üreticisi ve ahşap telkari ustası. İmkanlar oluşturuldu takdirde bu sanatları da büyük bir zevkle öğretebilme imkanı bulunuyor.

Soyut mirası desteklemek amacıyla Avrupa’nın pek çok kentinde böyle sanatçılar için destek fonlar oluşturuluyor. Yaptıkları sanatın gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Aslında son yıllarda ülkemizde de kaybolan mirasın, el sanatlarının korunmasıyla ilgili çalışmaların olduğunu biliyoruz. Ancak Sanatçı Harun Taşdemir bu konuda en küçük bir destek görmediğinden üzülerek bahsediyor. İstemihan TALAY’ın Kültür Bakanlığı yaptığı dönemde ona çok yakın biriyle görüştüğünü ve iletmesi için hazırladığı çalışmalardan oluşan dosyasını sunmuş, lakin oradan da bir netice çıkmamış. Sanatkârımız adeta tek başına bu sanatı yaşatabilmek için mücadele etmiş. Bir dönem Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL sergi açılışına teşrif etmişler onun portresini de sanatıyla icra ederek kendisine hediye etmiş, Sayın DEMİREL burada sanatçımızla ilgilenerek sorunlarını, isteklerini dinlemiş ve ne istediğini sormuş. Sanatçımız kendisinin ülkemizi yurt dışında yapılan fuar ve festivallerde sanatıyla temsil edebilme yeteneğine sahip olduğunu ve bu konuda kendisine yardımcı olunursa ona ömrü boyunca minnettar kalacağını anlatmış. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın DEMİREL hemen yanında bulunan Elazığ Valisi Sayın Lütfullah BİLGİN’e talimat vererek takvimi belirleyip kendisini haberdar etmesini istemiş. Bu olayın ardından Elazığa gelinmiş aylar geçmiş ancak sanatçımıza bir haber gelmemiş ve bu girişimde maalesef sonuçsuz kalmış.

Hayatını bu sanatı yaşatmak için mücadeleye adayan Sanatçı Harun TAŞDEMİR şu cümlelerle anlatıyor: “Siz devletsiniz ya benim kulağımdan tutacaksınız ya bileğimden tutacaksınız, diyeceksiniz ki; ey Harun TAŞDEMİR gel sen bu toprağın insanısın, sen bu vatanın evladısın ahde vefanı öde, işte sana imkan haydi insan yetiştir! Ama yok işte biz burada kendi yağımızla kavruluyoruz”. Yani böyle büyük bir sanatçı sahipsiz ve yalnız bırakılmış hep.

Bir sanatçı yakınıyor dinleyin konuşmamızın sonlarına doğru neler dediğine bakın bir, şu haykırışı dinleyin ne olur ey yüce yürekli insanlarımız, dinleyin ne olur ey yetkililer! Sanatçı Harun TAŞDEMİR: Hayatım boyunca bu sanatı yaşatmak için mücadele verdim nereye gittiysem elime balta vurdular. Ben şimdi hayata küskünüm, kahretmişim, keşke diyorum içimden bazan, bu sanatı yapmayaydım, ve keşke sanatçı olmayaydım. Bir ömür tükettik hepsi boş hikaye, yaramı deştiniz yaramı”. Bu son cümleleri söylerken sanatçımızın gözleri dolu öyle yürekten konuşuyor ki, öyle hisli, acı dolu, görseniz yüreğimi içiniz parçalanır der gibi adeta, yüzündeki çizgiler ve o bakışlar hayatın ona attığı tokatları anlatıyor sanki. Böyle ulu bir sanatkâr nasıl olur da yalnız bırakılır? Nasıl olur da bu koca yüreği bir gören, bu haykırışları bir duyan olamaz, bu kadar mı vicdansızız bizler, nasıl olurda onun bu emeklerine yüz çevirip gider o yönetici denilen işbilmezler, yaptığı sanatla dünyada tek olan ve sanatçı kişiliğiyle Türk millettin gururla bahsetmesi gereken bir sanatçıya nasıl olur da “keşke sanatçı olmasaydım” sözü dedirttirilir?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Bir milletin sanat yeteneği güzel sanatlara verdiği değerle ölçülür”. Sanatçıya verilen değer ile bugün ülkelerin medeniyeti anlaşılıyor. Sanatçı, ülkeleri, kültürleri çağlara taşıyan insandır. Bir dönem milletimiz taassup nedeniyle yanlış öğrenilen bilgiler yüzünden sanattan çok uzak kalmış ancak Osmanlı’nın farklı dönemlerinde sanat adına son derece önemli adımlar atılmış pek çok ünlü sanatçı milletimiz içerisinden çıkmıştır. Bugün ise Sanatçı Harun TAŞDEMİR’e kayıtsız kalınması ve sanatının tanıtılması, yaşatılması için herhangi bir çalışmanın yapılmaması çok acı bir durum.

Marifet iltifata tabidir. Sanata ve sanatçıya hak ettiği değeri veren insanlarla ve yöneticilerle dolu bir toplum olma umuduyla…

Editör: Veysel Batuhan Bay